Kayıtlar

Mayıs 28, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2 YAKLAŞIM FARKI

Daha Önce Paylaştım Bu Yazıyı Ancak Çok Hoşuma Gidiyor Bir Daha Paylaşmak İstedim. Bir adam kötü yoldan para kazanip bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektas Veli'nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister O zamanlar dergâhlar ayni zamanda aşevi işlevi görüyordu. Durumu Hacı Bektas Veli'ye anlatır ve Hacı Bektas Veli  - ' helal değildir ' diye bu  kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve ayni durumu Mevlana'ya anlatır . Mevlana ise ; bu hediyeyi kabul eder. Adam ayni şeyi Hacı Bektas Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar. Mevlana söyle der: - Biz bir karga isek Hacı Bektas Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz  O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir. Adam üşenmez kalkar Hacı Bektas dergâhı'na gider ve Hacı Bektas Veli'ye, Me...

ALLAH'a inanıyor musun ?

Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal  tıraşı olmak için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle  güzel  bir  sohbete  başladılar. Değişik konular üzerinde konuştular.  Birden Allah ile ilgili konu açıldı...  Berber: " Bak adamım, ben senin söylediğin gibi  Allah'ın varlığına inanmıyorum."  Adam: " Peki neden böyle diyorsun?" Berber: " Bunu  açıklamak  çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana  söyler  misin, eğer Allah  var olsaydı, bu  kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta insan olur muydu,  terk edilmiş  çocuklar olur muydu? Allah olsaydı, kimse acı çektirmez,  birbirini üzmezdi. Allah olsaydı, bunların olmasına izin  vereceğini  sanmıyorum..."  Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir  tartışmaya  girmek istemediği için cevap vermedi.  Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı.  Tam o anda  caddede uzun saçlı ve ...

John J. Dunne’nin hidayet öyküsü

KATOLİK BİR AİLENİN ÇOCUĞU olarak dünyaya geldim. Babam da böyle bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Annem ise gençlik yıllarında kendi isteğiyle katolikliği tercih etmiş birisiydi. Bu tercihi yapmasında annesini bir trafik kazasında kaybetmesi etkili olmuş. Babamla karşılaşana dek bir manastırda yaşamış. Evlendikten sonra her ikisi de kilise korosunda görev yapmaya başlamışlar. Yani, ailem oldukça dindardı. Pazarları kiliseye giderdik. Pazartesi öğleden sonra katolik eğitimi aldığımız derslere devam ederdik. Birkaç yıl içinde de kilise ayinlerinde görev alacak hâle gelirdik  İslâmla ilgili ilk hatıram, dokuzuncu sınıfta aldığım sosyal bilimler dersine kadar uzanır. Sınıf arkadaşlarımdan birine, “Eğer bir gün katolik kilisesinden ayrılırsam, Müslüman olacağım,” dediğimi hatırlıyorum.  Sonraki yıllarda astronomiye ilgi duymaya başladım. Bilim kitaplarını okumayı hâlâ çok severim. Fakat o zamanlar, bu kitapları okurken Tanrının varlığını inkâr etme gibi bir düşünceye kapıl...

Allah'ın sevgili kulu

Allah’ın sevgili kullarından biri bir rüya görür; rüyasında kendisine şöyle denir:  “Sabah olunca, karşına ilk çıkanı ye, ikinci çıkanı sakla, üçüncü çıkanın dileğini  kabul et, dördüncü geleni üzme, beşinciden de kaç!”  Sabah oldu; dışarı çıktı. Yola koyulup gitti. Karşısına bir dağ çıktı. Bu koca dağı  görünce şaşırdı. Kendi kendine şöyle dedi: Rabbim bana bunu yememi emretti.  Sonra şöyle dedi: Rabbim bana gücümün yetmeyeceği bir şeyi emretmez. Onu  yemeye karar verdi. Dağa doğru yürüdü. Yaklaştıkça dağ küçüldü. Tam yaklaştığı  zaman koca dağ bir lokmaya dönüşmüştü. Onu tutup yedi, baldan tatlı buldu.  Allah’a hamdetti, yürüyüp gitti. Karşısına altından bir leğen çıktı. Şöyle dedi:  Rabbim, bunu da saklamamı emretti. Bir çukur kazdı, onu gömdü. Yürüdü, az  gittikten sonra dönüp baktı. Leğen toprak yüzüne çıkmıştı. Geri döndü, tekrar  gömdü. Biraz gitti; baktı ki, yine çıkmış bir daha gömdü, yine toprak üstüne çıktı.  Kendi k...

Haram Yoldan Geleceğine, Helal Yoldan Gelsin

Gencin birisi Kâbe'de hep,  "Ey dogrularin yardimcisi olan Allahım, ey  haramdan sakinanlarin  yardimcisi olan Allahım, sana hamdü sena  ederim" diye dua eder.  Bu  durum herkesin dikkatini çeker.  Birisi,  (Neden hep ayni duayi yapiyorsun, baska bir sey bilmiyor musun?) der.  O da anlatir: 7-8 sene önce yine Kâbe'de iken içi altin dolu bir torba buldum. Tam  1000 altin vardi.  Içimden bir ses  (Bu altinlarla, sunlari sunlari yaparsin)  diyordu.  Hayir dedim kendi kendime, bu benim degil,  baskasinin mali, kullanmam  haram olur dedim.  Bu sirada birisi,  "söyle bir torba bulan var mi?" diye bagiriyordu.  Çagirdim onu, nasil bir torbaydi, içinde ne vardi diye sordum. Torbayi  tarif etti ve içinde 1000 altin vardi dedi. Al öyleyse torbani  diyerek verdim. Adam torbayi açip içinden bana 30 altin verdi.  Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek satiyorlardi. Gencin temizligi...

Kusur Varsa Affola

Gün için de dükkanda derlediklerim. Yazdıklarım aynı olabilir. Eğer aynı menkıbeleri yayınlıyorsam kusurumuz affola. Hem çalışıp hem gece gündüz menkıbe yazıp derlemek yoruyor. K.bakmayın şimdiden

İlmin onda dokuzu öldü

Hz. Ömer (r.a) vefat ettiği zaman İbn. Mes’ud (r.a) “İlmin onda dokuzu öldü.”buyurdu. Bu sözü üzerine İbn Mes’ud’a denildi ki: Sahabe-i kiramın büyükleri hayatta iken, niçin böyle söylüyorsun? Şöyle cevap verdi: Ben hüküm ve fetva ilimlerini değil, Allah-ü Teâlâ’yı bilmeyi, Marifetullah’ı, kastettim.

Tevbe Ettiğini Sananlar

İlmiyle meşhur sahabilerden İbn Abbas r.a. şöyle der: “Nice tevbe eden kimseler var ki, gerçek tevbe edenlerden olmayıp, tevbe ettiklerini zannettikleri halde huzura geleceklerdir. Çünkü bu kimseler tevbenin makbul olması için gerekenleri yerine getirmemişlerdir. Bunlar: İşlediği günahlara pişman olmak, Bir daha günaha dönmemeye azimli, kararlı olmak, Haksızlık ya da zulmettiği kimselere mümkünse haklarını geri vermek ve onlarla helalleşmek, Eğer bu kimselere haklarını vermek, helalleşmek mümkün değilse, Allah Teâlâ’dan hem kendisi hem de onlar için çokça mağfiret dilemek. Böylelikle umulur ki Cenab-ı Hak, hak sahiplerinin kendisinden hoşnut ve razı olmalarını sağlar. İmam Gazalî, Mükâşefetü’l-Kulûb (Hal Dili – Semerkand Dergisi)

Veli Kul Ölse de…

Velilerin büyüklerinden Sehl b. Abdullah Tüsterî k.s. vefat ettiği zaman, insanlar cenaze namazına katılmak için akın ettiler. O beldede yetmiş yaşını aşmış ihtiyar bir yahudi vardı. Bir gürültü işitti ve olup biteni anlamak için dışarı çıktı. Cenazeyi görünce; – Benim gördüğümü siz de görüyor musunuz, dedi. Orada bulunanlar, – Ne görüyorsun ki, diye sordular. Yahudi; – Semadan cenazeye katılmak için inen topluluklar görüyorum, dedi ve müslüman oldu. Bu yahudi kalan ömründe İslâm’ı güzelce yaşadı. Allah Tealâ, Sehl b. Abdullah Tüsterî’ye rahmet etsin ve bütün salih kullardan faydalanmayı bize de nasip eylesin. Ravzu’r-Reyâhîn fî Hikâyeti’s-Sâlihîn (Hal Dili – Semerkand Dergisi)

Adil Hükümdarın Cenazesi

Salihlerden biri anlatıyor: Şehit düşen bir oğlum vardı. Uzun süre onu rüyamda görmemiştim. Adaletiyle meşhur halife Ömer b. Abdulaziz rh.a.’in vefat ettiği günün gecesinde rüyama geldi. – Oğlum, sen ölmedin değil mi, diye sordum. – Hayır, ben ölmedim şehit oldum. Diriyim ve Allah katında rızıklandırılıyorum, dedi. – Bir haber mi duydun, niçin buradasın, dedim. Şu cevabı verdi: – Gök ehline şöyle nida olundu: “Dikkat edin, iyi dinleyin! Bugün Ömer b. Abdulaziz’in cenaze namazını kılmak için bütün nebi, sıddık ve şehitler hazırlandı, kimse kalmadı.” Ben de namaza katıldım, sonra da selam vermek için size geldim. Ravzu’r-Reyâhîn fî Hikâyeti’s-Sâlihîn (Hal Dili – Semerkand Dergisi)

Melikşah ile Muhafız

Bir gece pek şiddetli kar yağmıştı. Sultan Melikşah yoldaydı. Bir yerde çadır kuruldu. Soğuktan kuşlar da bir tarafa büzülmüştü, balıklar da. Herkes bir bucağa sığınmıştı. Padişah düşündü ve, “Yâ rabbi! Acaba bu gece benim gamımı kim yiyecek? Gizlice gidip bir bakayım? Bu soğukta kapımda kim yatıyor acaba?” dedi. Çadırdan çıkınca üstüne karlar yağmaya ve onu üşütmeye başladı. Hiçbir yanda muhafızlardan eser görünmüyordu. Yalnız oracıkta gönlü uyanık bir bekçi yatmaktaydı. Üstüne bir yün elbise atrmış, çadırın kazığını yastık edinmiş, başını toprağa koymuş, yatmıştı. Bütün gece ayakkabısı ayağındaydı. Bir tarafa büzülüp kalmıştı. Ey oğul! Bilmem ki sen din derdiyle bu kapıda böyle bekledin mi hiç? Eğer bir zerrecik olsun gönlün yansaydı, o gece sonunda bir nasip elde ederdin elbette. Derken bekçi, padişahın ayak sesini duyunca yerinden fırladı ve padişaha bağırdı: “Hey kimsin?” Padişah, “Ey müşfik adam! Ben yüce padişahım. Söyle bakalım, ya sen kimsin? Kimsin ki böyle bir g...