Kayıtlar

Mayıs 25, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ne Ekersen Onu Biçersin!!

Şeyh Sadi Şirazi "Bostan" adlı meşhur kitabında şöyle anlatıyor: Gaddarlığıyla ünlü bir köy ağası bir kuyuya düşmüştü. Sabahlara kadar yalvarıp yakardı, inleyip sızladı. Derken, adamın biri gelip tepesine bir taş yükledi ve şöyle dedi: Sen kaç kişinin feryadına yetiştin ki can kurtaracak adam arıyorsun? Sürekli alçaklık, namertlik tohumları ektin, bugün harman vakti geldi. Bak bakalım eline ne geçti. Senin elinden yaralı gönüller inlerken senin yarana kim merhem olur?  Bizim için sürekli kuyu kazıyordun, sonunda kazdığın kuyuya kendin düştün. Halk içinde kuyu kazan iki tip insan vardır.  Biri güzel huyludur, hayır sahibidir, insanların içini serinletmek ister. Öbürü kötü nam salmıştır, insanların oraya yuvarlanmasını ister. "Yaramaz kişiler iyilik ummasın. Ilgın ağacın meyvesi asla üzüm olmaz. Gözün tarlasına arpa eken, hasat zamanı buğday çekeceğini ummasın. Ne kadar da emek çeksen zakkum ağacından meyve alamazsın." "Kardeşim, ne ekersen onu biçersin.”

Hamza ve Şeyda....

      Bir kişiyi çok seviyorsanız onun için en iyi şeyleri en güzel şeyleri istersiniz. Bana göre bir kişi için isteye bileceğiniz en güzel şey onun cehenneme girmeden CENNETE girmesidir. Hamza ve Şeyda birbirlerini çocukluklarından beri çok seven iki sevgiliydi... Birlikte büyümüşlerdi...Ayrılmak akıllarının ucundan bile geçmezdi... Artık ikiside evlenmeyi düşünüyorlardı...Herşey Hamza'nın evlilik teklifi yapmasına ertelenmişti... Ama Hamza da bir değişiklik vardı...Eskisi gibi ilgi göstermiyordu Şeyda'ya.. Ne olmuştu O'na.. Artık buluşmak istemiyor, mesajlara doğru dürüst cevap vermiyor, hiç aramıyordu... Yoksa başkası mı vardı hayatında..?Bu düşünceler Şeyda'yı çılgına çeviriyordu... Sonunda dayanamadı ve neler olup bittiğini öğrenmek için Hamza'yı aradı... -Alo! -Nasılsın Hamza..? -Elhamdulillah iyiyim, sen nasılsın..? -Kaç gündür soğuk davranıyorsun,nasıl olmamı beklersin..? -Şeyyy bunları sonra konuşsak, şimdi camiye girmek üzereyim... ALLAH'a emane...

Ey hırsız!Seven uyudu ama sevilen ayakta!

Hz. Rabia Bir gece namaz kılmak için seccadesini serer Namazını bitirdikten sonra şöyle bir duada bulunur ; Ya Rabbi (cc) şu vakitte bir çok kimse uyudu,bir çoğu sevdiğine gitti,bende sana geldim,çünkü benim sevdiğim sensin Sonra zikir başladı ve seccade üzerinde zikir çekerken uyuyakaldı Bir hırsız girdi evine biraz sonra,bakındı sağına soluna,oldukça az ve eski eşyaların olduğu fakir birinin eviymiş bu ev diye düşündü Ama bir kaç parça eşya almadan çıkmak olmaz diye düşündü Torbasına doldurduğu bir kaç parça eşya ile tam evden çıkacakken birde baktı ki kapı yok ! Az önce girdiği kapı hiç bir yerde yoktu,her yer duvardı Aldıklarını bıraktı ve tekrar çevresine baktı,kapı orada duruyordu Tekrar torbasına doldurdu eşyaları ve tekrar baktı ki kapı yine yoktu ! Bu işlemi tam 3 kez tekrarladı.Tam o esnada duvarlar dalga dalga yarılarak dedi ki ; Ey hırsız ! Seven uyudu ama sevilen ayakta ! Hırsız kelime-i şehadet getirerek müslüman oldu.

ADAMIN HİMMETİ!!!

Adamın biri kalkmış camiye gitmek üzere temizce giyinmiş yola çıkmış..!   Giderken yolda düşmüş, kalkıp üstünü silkeleyip evine dönmüş..!  Elbisesini değiştirip temiz kıyafetlerle tekrar yola çıkmış..!   Yeniden düşmüş, yeniden eve gidip üstünü değişip yola çıkmış..! Yolda giderken elinde lamba ile onun yolunu aydınlatan bir adam görmüş..!   Beraber mescide doğru ilerlemişler..!Düşen adam lambayı tutana namazı kendisinin kıldırmasını söylemiş kabul etmemiş..! Lambayı tutan adam Düşen adam niçin istekli olmadığını namaz kıldırmayı kabul etmediğini sorunca lamba tutan adam kendisini şeytan olduğunu söylemiş..!   Düşen adam şok olmus ve neden kendine ışık tutup yolunu aydınlattığını sormuş..!  Şeytan demiş ki;  Seni düşüren bendim..! Mescide gitmemen için ve sen birinci defa düştüğünde eve gidip elbiseni değişip tekrar mescide doğru çıkınca ALAH senin tüm günahlarını affetti..! Ben seni ikinci defa düşürdüm sen tekrar üşenmedin eve gidip e...

Onu söyleyen dil bende;ama onan inanan kalp sende..!

Hoca,Cuma vaazıda; ' 'Bismillah diyerek yürürseniz suyun üzerinden batmadan geçebilirsiniz.''der. Bu söze inanan bi köylü,artık kayık yerine nehirden geçmektedir. Bir gün hocayı evine davet eder. Daveti Kabul eden hocayla birlikte giderken, karşılarına nehir çıkar ve adam nehrin üzerinden yürüyerek geçer. Ama hoca suya girmeye cesaret edemez. Şaşkın köylü: “Hocam hani siz “Bismillah diyerek yürürseniz, suyun üzerinden batmadan geçebilirsiniz.” dememiş miydiniz, gelsenize!” diye seslenir. Hoca şöyle cevap verir: “Onu söyleyen dil bende; ama ona inanan kalp sende…!

Yoldan En Güzel Geçen..

Bir kral halkı için geniş bir yol yaptırmaya karar verdi. Yapımı tamamlanan yolu halka açmadan önce, bir yarışma düzenlemeye karar verdi. İsteyenin bu yarışmaya katılabileceğini ilan ettiren kral, yoldan en güzel geçecek kişiyi belirleyeceğini söyledi. Yarışma günü, insanlar akın ettiler. Bazıları en güzel arabalarını, bazıları en güzel elbiselerini getirmişti: Kadınlardan kimileri saçlarını en güzel biçimde yaptırmıştı, kimi de yanlarında en güzel yiyecekleri getirmişti. Gençlerden bazıları spor kıyafetler içinde yol boyunca koşmaya hazırlanıyordu. Nihayet, tüm gün insanlar yoldan geçtiler, fakat yolu kat edip tekrar kralın yanına döndüklerine hepsi aynı şikayette bulundu: Yolun bir yerinde büyükçe bir taş ve moloz yığını vardı ve bu moloz yığını yolculuğu zorlaştırıyordu. Günün sonunda yalnız bir yolcu da bitiş çizgisine yorgun argın ulaştı. Üstü başı toz toprak içindeydi, ama krala büyük bir saygıyla yönelerek elindeki altın kesesini uzattı: 'Yolculuğum sırasında, yolu tıkayan t...

Halil İbrahim Bereketi..

Büyüğü Halil.... Küçüğü ise İbrâhim... Halil, evli çocuklu. İbrahim ise bekârmış... Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin... Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.. Bununla geçinip giderlermiş...  Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. İkiye ayırmışlar.... İş kalmış taşımaya....Halil, bir teklif yapmış : - İbrahim kardeşim ; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.   - "Peki abi" demiş İbrahim... Ve Halil gitmiş çuval getirmeye.... O gidince, düşünmüş İbrahim: - "Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine böyle" demiş ve kendi payından bir miktar atmış onunkine... Az sonra Halil çıkagelmiş. - "Haydi İbrahim...!" Demiş, "önce sen doldur da taşı ambara." - "Peki abi...!" İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.. O gidince; Halil düşünür bu defa der ki: - "Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek." Böyle düşün...